Her yıl farklı temalarla kutlanan Dünya Su Günü’nün bu yılki teması “Geride Kimseyi Bırakma. Birleşmiş Milletler bu tema ile suda yaşanan ayrımcılığa ve sürdürülebilir kalkınmaya dikkat çekiyor.
Su, dünyada yaşayan her canlının en doğal haklarından biri. Halk sağlığının temelini de suya erişim oluşturuyor. Bu nedenle su; sürdürülebilir kalkınma, istikrarlı ve huzurlu bir toplum için kritik önem arz ediyor. Ancak dünya bir süredir bir su krizinin eşiğinde yaşıyor. Bu sorunu tanımlamadan önce ise “güvenli su” kavramını açıklamak gerekiyor. Güvenli su, güvenli bir şekilde yönetilen içme suyu hizmeti için gerektiğinde ulaşılabilir, mevcut ve kirlenmemiş su anlamına geliyor.
1992’den bugüne
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nca 1992 senesinde Rio de Janerio’da Çevre ve Kalkınma Konferansı düzenlendi. Bu konferansta suyun önemine dikkat çekmek için alınan kararla 22 Mart günü Dünya Su Günü ilan edildi. BM bünyesindeki UN Water ise 2003 yılında Cenevre’de kuruldu. 2010 yılında Birleşmiş Milletler içme suyunun güvenli ve temiz olmasını, sağlığın ve yaşamın tadını çıkartabilmek için tüm insanlara gerekli bir sağlık hakkı olduğunu belirtti.
Su tüm bireylere adil olarak ulaştırılmalı
İnsanın su hakkı, ayrımcılığa uğramadan, kişisel ve ev için kullanıma yeterli, güvenli ve erişilebilir olmasını içeriyor. Oysa bugün birçok insan güvenli su olmadan yaşamak zorunda kalıyor. Cinsiyet, ırk, din, engellilik, yaş ve sağlık durumu, ikametgâh, nüfus artışı, göç gibi faktörler nedeniyle su üzerindeki hakları olumsuz yönde etkileyebiliyor. Dünya Su Günü’nün bu yılki teması “Geride Kimseyi Bırakma” tam bu ayrımcılık zeminine işaret ediyor.
UN Water, “Kimseyi geride bırakmamak için, marjinalleşmiş ya da görmezden gelinen insanları dahil etme çabalarımıza odaklanmalıyız. Su hizmetleri toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaçlarını karşılamalı ve karar verme süreçlerinde sesleri duyulmalı. Düzenleyici ve yasal çerçeveler tüm bireyler için su hakkını tanımalı ve yeterli fon en çok ihtiyacı olanlara adil ve etkili bir şekilde ulaştırılmalı” çağrısında bulunuyor.
Tarımı susuz bir gelecek mi bekliyor?
22 Mart Dünya Su Günü nedeniyle BM Dünya Su Gelişim Raporu açıklandı. Raporda yoksul ülkelerin yaşanan tüm olumsuzluklardan giderek daha fazla etkileneceği ve zengin ülkelerle arasındaki farkın giderecek artacağı vurgulanıyor. Su ve çevre sorunları sonucunda dünyada GSYH’nin 2050 yılına kadar yüzde 45 düşme riskiyle karşı karşıya olduğunu vurgulayan rapor, yine 2050 yılına dair ürkütücü bir tahminde bulunuyor: Dünyada tahıl üretiminin yüzde 40 oranında azalabilir!
Tehlike çanları 2030 için çalıyor
Genel kanının aksine Türkiye de su konusunda yoksul ülkelerden bir tanesi. Türkiye’de kişi başına düşen yıllık su miktarı bin 519 metreküp. TÜİK verilerine göre, ülke nüfusunun yakın bir tarihte 100 milyona kadar ulaşması bekleniyor. Buna göre 2030 yılına gelindiğinde bin 120 metreküp kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı ile su sıkıntısını çok daha derinden hissedilecek.
En büyük koz doğru sulama
Bugün ülke genelinde harcanan suyun yaklaşık yüzde 70’i tarım sektöründe kullanılıyor. Bu oranın büyük bir kısmı vahşi sulama, plansız üretim gibi çeşitli nedenlerle israf oluyor. Ancak kanalizasyonların ve alt yapı sistemlerinin iyileştirilmesi, üretim planlamasının bölgelerdeki iklim ve çeşitli faktörlerin göz önünde bulundurularak yapılması ve her şeyden önce doğru sulama yöntemlerinin kullanılması su kayıplarının büyük çoğunluğu azaltabilir.
Yarını düşünmek ve bugünden başlamak gerek!
Su tüm canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için en önemli ihtiyacı. Ve denilebilir ki insanlık bu kıymetli kaynağı yarınını düşünmeden tüketmeye devam ediyor! Tüm bu etkenlerin sonucunda öngörülen senaryolar da hiç iç açıcı değil. Bu nedenle bugünden başlayarak suyun korunmasına ve sürdürülebilirliğine katkıda bulunulacak işlere girişilmesi gerekiyor. Sadece günün anlamına dikkat çekmek yerine, bu sorunlara karşı mücadeleye geçmek şart.
22 Mart Dünya Su Günü kutlu olsun…