Şekerpancarında verim ve kalite amaçlarına aynı anda ulaşmak için üreticinin en önemli görevi doğru zamanlama. Hedef en yüksek başarı olduğunda ise tüm yollar entegre mücadeleye çıkıyor.
Şubat ayında alınan kararla özelleştirilme süreci başlatılan Türkşeker’e ait 14 şeker fabrikasının ihaleleri yapılarak bir kısmının satışı onaylandı. Özelleştirmenin üretimi olumsuz yönde etkileyeceği ve ekonomiye kâr getirebilecek kurumların özel sektöre devredilmemesi eleştirileri devam ederken sürecin neler getireceği henüz netleşmiş değil.
Ancak pancar işlemedeki kurumsal yapı ne olursa olsun tarladaki üretim devam ediyor. Peki üretim döngüsünün ilk durağı olan arazide üretimi en üst düzeyde gerçekleştirmek için neler yapmak gerekli? Verim, kalite ve polar değeri gibi üç kritik noktaya sahip olan üretimde hastalık ve zararlılarla yapılacak doğru mücadele uygulamaları her üç sonucu da doğrudan etkiliyor.
Hangi çeşitleri seçmeli?
Yetiştirilen şekerpancarlarının verimini ve kalitesini etkileyen en önemli konuların başında çeşit seçimi geliyor. Yapılması gereken ilk işlem tohum çeşidinin kaliteli ve bölge adaptasyon kabiliyeti yüksek, farklı çevre şartlarında optimum verimi sağlayan stabil bir çeşit olup olmadığına dikkat etmek.
Pancarda intaş gücü, verim ve polar oranı yüksek, aynı zamanda toprak ve iklim koşullarına hassas olmayan çeşitlere yönelmek gerektiğini söyleyen KWS Türk Tarım Şeker Pancarı Batı Türkiye Satış Bölge Müdürü Ali Karasu’ya göre kök sakallanması, kahverengi kuru kök çürüklüğü ve nematod gibi hastalıklar söz konusu ise bu hastalıklara dayanıklı çeşitlerin tercih edilmesi zorunlu.
Verim kaybı yüzde 60’a ulaşabiliyor
Geçtiğimiz sezon şekerpancarına en çok zararı yaprak lekesi ve kahverengi kuru kök çürüklüğü hastalığı ile bozkurt ve yaprak kurdu zararlıları verdi. Bu hastalık ve zararlılarda etkin bir şekilde mücadele edilmediğinde verim kaybının yüzde 60’a ulaşabildiğini söyleyen Hektaş Satış Temsilcisi Uğurhan Yiğitarslan, şeker oranı ve kalitede yaşanacak düşüşe de dikkat çekiyor.
İlaçları bilinçsizce karıştırmamak gerek
Türkiye’de şekerpancarı üreticileri sulu tarımla uğraştıkları için kuru tarımla uğraşanlara kıyasla zirai mücadelesi konusuna daha ilgili. Yine de üreticiler arasında sık görülen bazı hatalar mevcut. En kritik hataların ilaçlama zamanlarında ve uygulama şekillerinde görüldüğünü söyleyen Yiğitarslan, “Mücadelede geç kalınması gibi hastalık ilaçlarında zamanlama hataları, fungisit, herbisit ve insektisitlerin bilinçsiz bir şekilde karıştırılarak kullanılması bunlardan bazıları” diye konuşuyor.
Kaplanmış tohumun avantajları
Tohum kaplama son yıllarda giderek yaygınlaşan bir diğer koruma yöntemi haline geldi. Bazı bölgelerde yüzde 70’in üzerinde bir ekim oranına ulaşan kaplanmış tohumlar, yabancı ot kontrolünde kullanılan herbisit teknolojisinin gelişmesi ve bunun sonucunda sıra üzeri mesafenin istenilen aralıkta ayarlanmasını sağlamasıyla da giderek önemli hale geliyor.
Tohumların tekleme yapmaya gerek kalmadan ekilebilmesi sayesinde kaplama tohumların hem işçilik maliyetlerini düşürüp hem de homojen bitki gelişiminin teşvik ettiğini söyleyen Ali Karasu, “Kaplama materyali sayesinde tohum üzerinde insektisit ve fungisiti daha yüksek dozlarda kullanabilme avantajı sağlayarak bitkileri daha uzun süre zararlılara karşı koruyabiliyor” diyor.
Tüm yollar entegre mücadeleye çıkıyor
Şekerpancarında hastalık ve zararlı etmenleri üretim sürecini sekteye uğratsa da doğru mücadele teknikleriyle kayıpları en aza indirmek mümkün. Bitki korumada en etkili yöntem, birçok tekniği birlikte ve programlı bir şekilde sürdüren entegre mücadele. Bunun için de üreticilerin uzmanlardan aldıkları tavsiyeler ışığında ve entegre mücadeleyi doğru biçimde yönetmeleri gerekiyor.