Kavun güvesi ve hasat zamanı yaşanan aşırı sıcaklar nedeniyle kavun üretimi düşüş seyrinde. Ancak doğru yöntemlerle ürünü yeniden eski formuna kavuşturmak mümkün.
Anavatanı Anadolu toprakları olan kavun dünyanın en popüler 10 meyvesinden biri. Yüzyıllar önce Van-Diyarbakır bölgesinden İtalya’ya götürülen tohumların yaptığı yolculukla başlayan kavunun öyküsü, bugün de sayısız noktadan bir diğerine ihracat amaçlı gönderilen ürünlerle devam ediyor.
Yeni yüzyıl itibariyle kavunun merkezi ise ne Anadolu ne de Güney Avrupa. Dünya üretiminin yarısını karşılayan Çin geniş topraklarında yetiştirdiği 16 milyon ton kavun ile bu alanda ilk sırada. Meyvenin yeryüzünde yaşam bulduğu topraklar, yani Türkiye coğrafyası da ikinci büyük üretim havzası. Yılda 198 bin ton kavun üretilen Adana il bazında ön plana çıkarken onu Ankara, Konya, Manisa, Antalya ve Denizli izliyor.
Avantaj örtü altına kayıyor
Türkiye tarımında kavun üretimi örtü altına geçiş eğilimini yansıtıyor. Halen ağırlıklı olarak açık alanda ve alçak tünellerde yetiştirilse de, sera kavunu da son yıllarda hızla yabancı bir kavram olmaktan çıktı. Ürünün pazar değerinin en yüksek olduğu erken ilkbaharda hasat edilen bu kavunların üreticisine büyük pazar avantajı sağlaması şaşırtıcı değil.
Sulamada temastan kaçınmak gerek
Çok sayıda çeşidi ile pazar ve market raflarında boy gösteren kavun türlerinin üretim sürecinde artık modern tarımın nimetlerinden azami şekilde yararlanılıyor. Sonbahar ayarında toprak işleme ile taban gübresi olarak verilen DAP uygulamasıyla başlayan bu süreci 6-7 aylık bir bekleme aşaması takip ediyor. İkinci toprak işleme ise şubat-mart döneminde yapılıyor.
Sulama ve bitki koruma kavun üretiminin incelik isteyen iki yönü. Özellikle meyvelerin olgunlaşma döneminde bol suya ihtiyaç duyan bitkide düzenli sulama meyvelerin iri ve verimli olması demek. Aşırı neme karşı hassas olduğu için kavun bitkisinin ve meyvelerinin ise sulama suyuna temasının engellenmesi gerekli.
Hastalık tüm ürünü yok edebiliyor
Kavunda bitki korumanın ana programını ise en çok görülen hastalık ve zararlılar olan külleme, yalancı mildiyö, antraknoz ve kabakgiller solgunluk ve kök çürüklüğü, kırmızıörümcek, yaprakbitleri, beyazsinek, kavun sineği ve kök ur nematodları ile mücadele oluşturuyor. Koruma Şirketler Grubu Ruhsatlandırma Sorumlusu ve Bitki Koruma Uzmanı Gökhan Baştuğ, “Hastalıklara karşı önlem alınmazsa yüzde 100, zararlılarla mücadele edilmezse de yüzde 20-60’a ulaşabilen verim kayıpları meydana gelebiliyor” diyor.
Yeşil gübre uygulaması öneriliyor
Bu riskin en önemli kanıtı son birkaç yılda ekim alanlarında yaşanan ciddi kayıplar. Ankara’da kavun sineği (Myiopardalis pardalina) nedeniyle pek çok üretici üründen soğurken üretim alanlarında kısa zamanda önemli bir daralma yaşandı. Zararlılarla mücadelede öncelikle kültürel önlemlere dikkat etmek gerektiğini söyleyen Baştuğ, iyi yanmış çiftlik gübresi ve yeşil gübre uygulamasını da üreticilere öneriyor.
Türkiye her ne kadar dünya ihracat ağına katılamasa da kavun üretiminde söz sahibi olan ülkelerden. Sahip olunan ekolojik koşulların da verimli kullanımı için üretimi baskılayan etmenlerin ortadan kaldırılması gerek. Bunun yolu da ateş hattının en başında bulunan zararlı sorunundan başlayarak doğru uygulamalarla ilerlenmesinden geçiyor.