Biri Girit’te, diğeri İzmir’de, bizimle nefes alıp vermeye devam eden iki zeytin ağacının izinden gitmemiz; yaşamayı ve yaşatmayı seçmemiz gerekiyor.
Bir gün, Ege Denizi’nin giriş kapısı Girit adasında, bugün Ano Vouves adıyla anılan köyde bir zeytin ağacı doğar. O doğduğunda dünya genelinde insan nüfusu tahminen 25 milyon, yani bugünkünün yaklaşık binde dördü kadardır.
Girit’teki zeytin ağacı tüm diğer zeytin ağaçları gibi birkaç yıl sonra ilk meyvelerini vermeye başlar. O zaman henüz Mısır piramitleri inşa edileli çok olmamıştır. Halen yeryüzünün gizemlerinden biri olan Britanya'daki Stonehenge taşları ise büyük ihtimalle henüz dikilmemiştir bile...
Zeytin ağacının iyice gelişip serpildiği yıllarda, mesafeleri gidebilmek için henüz taşıtlar ve taşıtları yürütecek yakıtlar keşfedilmemiştir daha. Ancak insanlar atları yavaş yavaş evcilleştirmeye başlamış, atların yol arkadaşlığında kat edilen uzun yollarda, doyabilmek için yine o zeytin ağacının meyvelerini yanlarında taşımışlardır.
Sükunet ve cömertlik
Bundan yüzyıllar önce Akhalar, Ege’nin Doğu yakasında, bugün İzmir-Seferihisar sınırlarında bulunan bölgeye yerleşirler. Kurdukları kent, Anadolu topraklarında tarih boyunca kurulmuş en büyük tapınak olarak bilinen Dionysos Tapınağı’nın yer aldığı Teos’tur.
Bölgeye ilk kez gelen bu insanları genç bir zeytin ağacı karşılar. Teos kentinin sakinlerini meyvesiyle besleyen ağaç, günü gelip de kent el değiştirdiğinde onların yerine gelen Persleri de karşılamıştır. Kent defalarca el ve biçim değiştirirken de yine tüm sükuneti ve cömertliğiyle o ayakta kalmıştır.
Eski Yunanların, bugün örneklerine müzelerde rastladığımız taştan mengenelerle yağını çıkardıkları zeytinler arasında muhtemel ki Teos’un kadim zeytin ağacının meyveleri de vardır. Anadolu topraklarında yaşamış insanların bu dünyada aldıkları nefes miktarını uzatan o zeytinyağı Eski Yunanlardan sonra Romalıları da doyurmuştur, ve sonra Bizanslıları, ve sonra Türkleri de…
Kömür madenciliğine dair ilk resmi belgelerin yaklaşık bin yıl öncesine tarihlendiği söyleniyor. Bu, Teos’taki zeytin ağacının “orta yaşlarının” keyfini çıkarmaya başladığı yıllar...
Zeytinin gövdesi neyi anlatıyor?
Zeytinin gövdesinin hiçbir ağaca benzemeyen o büklüm büklüm yapısına hiç dikkat ettiniz mi? Belki de kimi gözlere pek “biçimsiz” gelen bu gövde yapısı bize neyi anlatıyor? Susuzluğa, zorlu toprak koşullarına, ama hepsinden de önce binyıllarla ölçülen zamana karşı direncin göstergesi olarak, yaşamak ve yaşatmak için gösterilen inadın bedelini belki de…
Girit’in Ano Vouves köyündeki zeytin ağacı, bizim yalnızca üzerine tahminler yürütebildiğimiz olayların tanığı. İzmir-Seferihisar’daki zeytin ağacı bu topraklara dair hiçbir belgeye yansımayan çok şey biliyor.
Ve bu iki bilge ağaç, bugün denizin iki yakasında hala bizimle birlikte nefes alıp veriyor.
İki ağaç da yaklaşık 2 bin yıldır yaşamaya ve yaşatmaya devam ediyor. Onların izinden giden, Akdeniz’in havasını birlikte soluduğumuz diğer milyonlarca zeytin ağacı gibi. Doğaya, bilgeliğe ve üretkenliğe saygıyı kanıtlamak için onlarla aynı yöntemi seçmemiz; yaşamak ve yaşatmak için direnç göstermemiz gerekiyor.