Son 20 yıla damgasını vuran GDO’lar artık dünya tarımının göz ardı edilemez bir gerçeği. Karşıt görüşler süredursun, GDO’lara ayrılan araziler günden güne genişliyor.
Ekim ayının başında Avrupa Birliği’nin (AB) “amiral gemisi” olarak nitelendirilen Almanya, genetiği değiştirilmiş (GD) tarım ürünlerinin ülke içinde üretimine izin vermeyeceğini duyurdu. Daha önce eyalet yönetimlerine bırakılan bu kararın ülke geneline yayılması büyük yankı buldu. Bu açıklama, AB’nin Nisan ayında aldığı bir karara dayanıyordu.
Bu karar üye ülkelerin, AB’nin ekimine onay verdiği GDO’ların (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar) üretimini kendi sınırlarında yasaklamalarına olanak tanıyor. Bu olanaktan faydalanacak olan tek ülke Almanya da değil. AB’nin en büyük tahıl üreticisi Fransa da GD mısır için aynı hakkı kullanacağını açıkladı. İskoçya, Yunanistan ve Bulgaristan’ın tutumu da bu yönde oldu.
AB’de GDO ülkeden ülkeye değişiyor
Avrupa geneline bakıldığında GDO’lar konusunda çok çeşitli tutum ve uygulamaların olduğu görülüyor. GD ürün üretmese de hali hazırda ithalatını yapmakta olan pek çok ülke var. Buna, yeni yasayla üretimi engelleyeceğini duyuran ülkeler de dahil. Hal böyle olunca, GDO’lar konusunda tabir yerindeyse “her kafadan bir ses” çıkıyor.
Bu tutum ayrılıklarının temelinde ilk bakışta yıllardır sürüp gitmekte olan, -daha da süreceğe benzeyen- “GDO’lar güvenli mi/sağlıklı mı?” tartışmaları yatıyor gibi görünüyor. Ancak altta yatan ticari nedenlerin belirleyici etkisi de var. Özelllikle ABD’nin GDO alanındaki ağırlığının AB’de rekabet gücüyle ilgili kaygılar doğurduğu bir gerçek.
ABD: GDO’ların merkez üssü
Tüm dünyada GDO üretilen arazilerin yüzde 40’ı ABD topraklarında bulunuyor. ABD’de üretilen soyanın yüzde 93’ü, mısır ve pamuğun yüzde 90’ı GDO. Yaygın kanının aksine, sebze-meyve türlerinde ticari olarak üretilen GD çeşitler oldukça sınırlı. Ancak bu konuda ABD bir istisna sayılabilir. Zira büyük oranda Hawaii adasında üretilen ve Amerika kıtasında tüketilen papaya meyvesinin yüzde 80’i GDO ürünü.
Brezilya katı düzenlemeleriyle ünlü
Dünyanın ikinci büyük GDO üreticisi Brezilya’da pazarda 50 adet transgenik çeşit bulunuyor. Bunların çoğu başta soya olmak üzere “dört büyükler”den. Bu ürünler ülkedeki Ulusal Biyogüvenlik Teknik Komisyonu’nun (CTNBio) sorumluluğunda 5 farklı denetim aşamasından geçerek piyasaya sürülüyor.
Kuzey Amerika’da, büyük bir kanola üreticisi olan ve hatta bitkiye adını veren (Kanola: “Düşük asitli Kanada yağı”nın kısaltması) Kanada da hesaba katıldığında, GD tarım ürünlerinin bir bütün olarak Amerika kıtasındaki yaygınlığı tescillenmiş oluyor.
İspanya Avrupa'nın GDO deposu
AB’de gıda veya yem amaçlı GD ürünlerinin ithalatı yılda 30 milyon ton civarında. Yüzde 0,9’un üzerinde GDO içeriği bulunan gıda ve yem ürünlerinin “GDO” olarak etiketlenmesi ise zorunlu. İspanya, Avrupa’nın en büyük GD tarım ürünü üreten ülkesi. AB sınırlarında GDO’ların kapladığı arazilerin yüzde 42’si bu ülkede. İspanya’daki mısır tarlalarının 5’te 1’i GDO. Romanya, Portekiz, Slovakya da tahıl arazilerinde farklı ölçeklerde GDO’ya yer veren ülkelerden.
Rusya üretim değil ithalat yapıyor
Politik alanda şu günlerde yeniden dünyanın gündemine oturan Rusya, GDO üretimine izin vermeyen ancak hem gıda hem yem amaçlı GDO ithalatı yapan ülkelerden. İthal edilen 32 GDO’nun 18’i gıda olarak tüketiliyor. Bunlar 10 mısır, 4 soya, birer adet de patates, şeker pancarı ve çeltik çeşidi.
Hindistan tutumunu değiştirdi
Dünyanın en büyük tarım ülkelerinden Hindistan uzun yıllar GDO’lara karşı katı bir tutum sergiledi. Ancak 2014 yılında Başbakanlığa gelen Narendra Modi, tarımda verimi arttırma çabası çerçevesinde pek çok GD ürüne yeşil ışık yaktı. Bunların arasında Hindistan’ın geleneksel ürünü olan hardal bitkisi de var. Hindistan’da üretilmekte olan bir diğer GDO ise pamuk.
Çin GD pamukta lider
Çin de GDO konusunda son yıllarda hız kazanan ülkelerden. 12 yıllık Ekonomik Plan çerçevesinde devlet kontrolünde ekim yapılan Çin’de temel GDO ürünü pamuk. Ülkede transgenik pamuk çeşitleri 3,5 milyon hektarlık bir alanı kaplıyor. Çin’in ithal ettiği GD soya, mısır ve kanolanın ise yalnızca hammadde olarak kullanılmasına izin veriliyor.
Mısır en serbest ülkelerden
Afrika kıtasına bakıldığında ise öncelikle arazilerinin bir kısmını GDO deneme ekimleri için tahsis eden ülkeler göze çarpıyor. Özellikle Orta Afrika ülkelerinde geniş arazilerde temel tahıl ürünlerinin çoğunun GD varyasyonları denenmeye devam ediyor. GDO'lar konusunda henüz yasal bir çerçeve oluşturmamış olan ve bu alanda en “serbest” ülkelerden biri olarak görülen Mısır da önemli bir GD mısır üreticisi olarak ayırt edici bir konumda.
Türkiye nerede duruyor?
Çoğu ülkede olduğu gibi, Türkiye’de de “GDO’lar güvenli mi değil mi” sorusu ve bu soruyu iyice karmaşıklaştıran bilgi kirliliği malum. Ancak işin ilginci; Türkiye’de buna bir de “GDO’lar yasal mı değil mi”sorusu ekleniyor. Oysa işin özü basit: 2010 yılında kabul edilen Biyogüvenlik Kanunu’na göre Türkiye’de GD tarım ürünlerinin üretimi yasak. GDO ithalatında ise yalnızca yem amaçlı ürünlere izin var.
Bugün itibariyle Türkiye’de ithalatı serbest olan 22 adet GD hayvan yemi çeşidi bulunuyor. Bunların 17’si mısır, 5’i ise soya çeşitleri. Bunlara son olarak Temmuz ayında ithalatına izin verilen 3 mısır ve 2 soya çeşidi dahil. Kamuoyunda belli dönemlerde kendine yer bulan “GD gıdalar tüketiyoruz” söylentisinin gerçeklik payı ise bulunmuyor.
GDO'ya dair tartışma ortamı
Modern biyoteknoloji ve onun son 20 yıla damgasını vuran bir ürünü olan GDO’lar bugün tarımın büyük bir gerçeği. Bu durumda ülkeler ne GDO’ya “mahkum”, ne de onu göz ardı etme lüksüne sahip görünüyor. Bu alanda teknolojik gelişmeleri takip etmek; gıda güvenliği, gıda güvencesi ve verimliliğe dair verileri değerlendirmek her ülke için zorunlu. Ama tüm bunlar için önce bilim temelinde ve tartışmaya açık bir ortam yaratmak gerekiyor.