Dünya genelinde tahıl fiyatları üretimdeki artışa karşın yükselmeye devam ediyor. Bu çelişkinin nedeni ise tarım alanlarında her geçen yıl yeni ve daha çok sayıda kötü sürprize yol açan iklim değişikliği.
Geçtiğimiz yılın başından bu yana tüm dünyayı sarsan Covid-19 salgınına karşı yürütülen amansız mücadelede ilkbahardan bu yana önemli yol kat edildi. Virüse karşı geliştirilen ve pek çok ülkede yaygın şekilde uygulanan aşılar bu mücadelede en büyük payın sahibi. Ancak uzmanlara göre bir süre daha hayatımızda var olmaya devam edecek salgına karşı önerilen tedbiri elden bırakmamak gerekli.
Modern tıbbın çabaları sayesinde insanlığın Covid-19’a karşı avantajlı konuma geçtiği 2021 yılı bir başka küresel kriz süreci olan iklim değişikliği açısından ise hiç de olumlu geçmiyor. Birleşmiş Milletler’in ifadesiyle “bir sonraki pandemi” olarak tanımlanan kuraklık bu yıl içinde Türkiye’nin de içinde yer aldığı pek çok coğrafyada doğal ve tarımsal afetleri beraberinde getiriyor.
Bu ürünler 2020’yi mumla aratıyor!
Kuraklığa bağlı olarak küresel hububat fiyatlarında yaşanan artış gıda güvencesi açısından alarm zillerinin daha gür çalmaya başladığının en somut kanıtı. 12 aylık bir aradan sonra geçtiğimiz Haziran itibariyle ilk kez düşüşe geçse de, tahıl ürünleri dünya piyasasında bundan 1 yıl öncesine oranla yaklaşık yüzde 30 oranında değerlenmiş durumda.
Dünya pazarındaki üç kritik hububat türü buğday, arpa ve mısır bu konuda başı çekiyor. 2020 yılının başından bu yana mısır fiyatları yüzde 60’a yakın artarken, özellikle Çin’den gelen yoğun talep nedeniyle arpada da benzer bir yükseliş yaşanıyor. Bu iki üründen farklı olarak fiyat artışı son 2 aydır da durmayan buğday ise 2014 yılından bu yana en yüksek seviyesine ulaştı.
Üretimde rekor beklendiği halde
Ancak bunlar söz konusu ürünlerde bir üretim krizinin var olduğu anlamına gelmiyor. Aksine, tahminlerin çoğu 2021’de dünyanın tahıl üretim rekorunu kıracağı yönünde. Peki bu bolluğa karşın hububat fiyatlarını gıda fiyatlarına paralel şekilde yukarı doğru sürükleyen şey ne? Bu sorunun birden fazla cevabı olsa da, biri diğerlerine göre çok daha ağır basıyor: Küresel iklim değişikliği.
Salgın koşullarında nakliye masrafları arttı
ABD merkezli Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’ne (CSIS) göre bu çelişkinin altındaki tali nedenlerden biri Covid-19 salgınının tahıl ürünleri ticaretindeki artçı etkileri. Aslında tarımsal tedarik incirlerinde pandeminin ilk döneminde korkulduğu şekilde ciddi bir aksaklık yaşanmamış ve karantina koşullarının küresel hububat ticaretine ekonomik etkisi yüzde 5 ile sınırlı kalmıştı.
Ancak pek çok ülkede farklı ölçüde sürdürülen kısıtlamalar ve nakliye masraflarındaki artış ihracat-ithalat hatlarının halen eski hızına erişmesini engelliyor. Özellikle de tahıl üretimi ve ihracatının başını çeken ülkeler ile bu ürünlere talep gösteren ülkeler arasındaki coğrafi ve ekonomik uçurumlar salgın koşullarında alışverişi daha da zorlaştırıyor.
Talep artışı da fiyatlara yansıyor
Tahıllarda yaşanan enflasyonun diğer minör sebebi ise artan ürün talebi. Çin ve benzeri makro-nüfuslu ülkelerin başta silajlık mısır ve soya gibi yem bitkileri olmak üzere tahıl ürünlerine ihtiyacı hızla artarken, ABD ve Avrupa’da ise özellikle biyoyakıt üretiminde kullanılan ürünlere talep giderek yükseliyor. Mevcut üretiminin buna paralel bir hız ve istikrar yaşanmadığı ürünlerde fiyatlar da kaçınılmaz olarak yükseliyor.
Covid-19 geldiği gibi gidecek, peki ya iklim krizi?
Tahıl fiyatlarına etki eden bu iki faktörden ilki, yani pandeminin yarattığı olağandışı koşulların geçici olduğu, hatta artık çok da uzun sürmeyeceği biliniyor. Arz-talep sorunu ise küresel ekonomik dinamiklerin alışıldık bir sonucu. Ancak etkileri bu yıl daha da gözle görülür hale gelen iklim değişikliği tarım alanları için ne alışıldık bir olay, ne de yakın zamanda dünyanın yakasını bırakacağa benziyor!
İklim krizinin başlıca belirtilerinden olan kuraklığın ve onun etkisiyle kontrolü zorlaşan kimi bitki hastalıkları ve doğal afetler pek çok tarımsal ekonomiye olumsuz etki etti. Yine de, tohumculuk başta olmak üzere modern tarımın olanakları sayesinde artan verimlilik bu kayıpları telafi etmeyi başarıyor. Tüm kayıplara karşın tahıl üretiminde beklenen rekora da bu sayede ulaşılacak.
Brezilya ve ABD’de görülmemiş kuraklık
Ancak fiyat artışını tetikleyen kaygılar bugünden ziyade yakın geleceğe dair. Çünkü iklim değişikliği sıcaklık ortalamalarının giderek yükselmesi, yani kuraklık riskinin sürekli artması demek. Üstelik bu gidişat artık on yıllarla değil yıllarla ölçülüyor. Böyle olunca her yeni sezona, hatta yaz ya da kış mevsimine iklime dair bir belirsizlik ve risk içinde giriliyor.
Bu yıl mısır üretiminin yüzde 10’unu son yüzyılda tanık olduğu en sert kuraklığına kurban veren Brezilya’nın yaşadıkları, benzer şekilde ABD Tarım Bakanlığı’nın ülkenin Büyük Ovalar ve Pasifik Kuzeybatısı bölgelerinde bu sezon buğday rekoltesinin yüzde 40 düşeceği yönündeki açıklaması durumun kritikliğini gösteriyor.
İlhamı uzaklarda aramaya gerek yok!
Sayacın bu denli hızlı ilerlediği iklim krizinin bir gıda ve açlık krizine dönüşmemesi için insanlığın da elini çabuk tutması gerekli. Bu yolda su ve enerji tasarrufundan atık yönetimine ve birim alanda en fazla verimi sağlayacak yöntem ve teknolojileri geliştirmeye kadar çok sayıda sorumluluk da yine en önce tarıma düşüyor.
Küresel iklim değişikliğiyle mücadelede tüm bu sorumluluğu üstlenirken ilhamı hiç de uzaklarda aramaya gerek yok! Bunun için, zamana karşı müthiş bir yarış ortaya koyarak geliştirilen aşılarla Covid-19’un bileğini yakında tamamen bükmeye hazırlanan modern tıbbın mücadelesine bakmak yeterli!